bifikirbifikir

Dünyanın En Ünlü Fotoğrafları: Gelmiş Geçmiş En Ünlü 17 Fotoğraf Karesi

Dünyanın En Ünlü Fotoğrafları: Gelmiş Geçmiş En Ünlü 17 Fotoğraf Karesi
Günümüzden neredeyse iki asır önce icat edilen fotoğraf makinesi, hayatımıza girdiği andan bu yana unutmak istemediğimiz anları ölümsüz kılmamızı sağlıyor. Fotoğrafların hem bireysel hem de toplumsal hafıza açısından ne kadar büyük önem taşıdığını her birimiz biliyoruz. Bazı fotoğraflar yalnızca kişisel tarihimizi belgelememizi sağlarken, bazıları da bir dönemi ya da toplumu değiştirebilecek kadar çarpıcı anlar ya da mesajlar içerebiliyor.

Bugün; yalnızca bir ya da birkaç kişide değil, tüm dünyada iz bırakabilmiş olan fotoğraflardan söz edeceğiz. Ne yazık ki, bahsi geçecek fotoğrafların çoğu insanlık tarihinin korkunç trajedilerini belgeliyor. Bu nedenle listeye başlamadan, bazı fotoğrafların rahatsız edici içeriklere sahip olduğu konusunda sizi uyarmak isterim. Bazıları dünyayı ayağa kaldıran, bazıları övgülere boğulan, bazıları da eleştiri yağmuruna tutulan bu ünlü fotoğraf karelerini ve hikayelerini birlikte inceleyelim.

1. Bir Gökdelen Tepesinde Öğle Yemeği (Lunch Atop a Skyscraper) - Anonim (1932)

Büyük Buhran ismiyle de anılan 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, etkisi başta Amerika olmak üzere neredeyse tüm ülkelerde keskin olarak hissedilen büyük bir krizdi. 1930’lu yılları tümüyle etkileyen bu küresel krizden...

1929 yılında patlak veren ve etkileri 1930’lu yıllar boyunca tüm sanayileşmiş ülkelerde fazlasıyla hissedilen Büyük Buhran, özellikle Amerika’da korkunç etkilere yol açmıştı. Ülkenin başta New York olmak üzere birçok şehri, 1930’lu yıllar boyunca toparlanmaya ve ekonomik anlamda yeniden güç kazanmaya çalıştı. 1932 yılında kimliği hâlen netlik kazanmamış bir fotoğrafçı tarafından çekilen Bir Gökdelen Tepesinde Öğle Yemeği de New York’un küllerinden doğmaya çalıştığı bu süreci simgeliyor. Fotoğrafta on bir işçinin, ismi 1988 yılında GE Binası olarak değiştirilen Rockefeller Center’ın inşaatı sırasında yerden 256 metre yükseklikteki bir kirişte oturduğunu görüyoruz. Ayaklarını kirişten aşağı doğru sarkıtmış olan ve öğle yemeği yiyen işçilerin, hiçbir güvenlik önlemi almadıkları görülüyor.

Bu fotoğraf 2000’li yıllardan beri Charles C. Ebbets’e atfediliyor olsa da fotoğrafın negatifini elinde bulunduran Corbis adlı şirket bu bilgiyi doğrulamadı. Bu nedenle resmi kaynaklarda fotoğraf, hâlen anonim olarak geçiyor. Fotoğraftaki işçilerin kimliği de hâlen belirsiz. Araştırmacılar, bu fotoğrafın planlanmış bir kare olduğunu düşünüyor. Çünkü fotoğrafın arka planında, New York’un büyük oranda inşaat halinde olduğunu görüyoruz. Yaklaşık 15 milyon kişinin iş aradığı bu dönemde, bu fotoğraf aracılığıyla herkese New York’un hâlen ayakta olduğunu göstermenin amaçlandığı düşünülüyor.

2. Göçmen Anne (Migrant Mother) - Dorothea Lange (1936)

1929 yılında patlak veren ve yıllar boyu tüm dünyayı etkisi altına alan Büyük Buhran, diğer ismiyle 1929 Ekonomik Bunalımı; yüz binlerce kişiyi açlık sınırına getirmiş bir krizdi. Bu krizden en...

Büyük Buhran döneminin simgeleşmiş fotoğraflarından biri de Dorothea Lange’in 1936 yılında çektiği Göçmen Anne adlı kare. Bu fotoğraf, Amerikan Başkanı Roosevelt’in Kolombiya Üniversitesi’ni görevlendirdiği bir proje kapsamında çekilmiş. Projenin amacı, ülkedeki göçmen işçilerin kriz sonrasında yaşadığı yoksulluğu belgelemekmiş. Bu amaçla yola çıkan fotoğrafçılardan biri olan Lange, çekimlerden dönerken Nipomo’daki bir bezelye tarlasının önünden geçmiş. Bu esnada da burada, yedi çocuklu bir kadın işçi olan Florence Owens Thompson’la karşılaşmış. Göçmen Anne adlı fotoğrafta, Thompson’u üç çocuğuna sarılmış şekilde görüyoruz. Çocuklardan ikisi objektife bakmak yerine annelerine sarılmayı ve yüzlerini gizlemeyi tercih etmiş.

Göçmen Anne’nin her bir detayı, göçmen işçilerin Büyük Buhran sonrasında yaşadığı zorlukları gözler önüne seriyor. Thompson’un yüzündeki çizgiler, yorgun ve endişeli ifadesi, çaresizliği ve eski kıyafetleri; bize çok şey anlatıyor. Nitekim, fotoğraf 1936 yılında San Francisco News adlı gazetede yayınlandıktan sonra Thompson’un bulunduğu kampa bir dizi yardım gönderilmiş. Hatta devlet, ülkenin birçok noktasında göçmenler için kamplar açmaya da devam etmiş. Göçmen Anne, hâlen belgesel fotoğrafçılığı alanında çekilmiş gelmiş geçmiş en başarılı fotoğraflardan biri olarak kabul ediliyor.

3. V-J Day in Times Square - Alfred Eisenstaedt (1945)

II. Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en korkunç ve yıkım dolu savaşı. Savaş sırasında 70-85 milyon kişinin yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Bu sayı, bu dönemde dünya nüfusunun yaklaşık %3’üne denk. Yalnızca...

II. Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en ağır sonuçlara mal olmuş olan savaşı. Yarattığı yıkımın etkilerini bugün bile hissedebiliyor, savaş boyunca işlenen korkunç suçların belgelerine tanık oluyoruz. Bunca yıkıma neden olmuş bir savaşın sona ermesinin, tüm dünyada nasıl büyük bir sevinçle karşılandığını tahmin etmek de zor değil. Yaşanan onca acıya ve kayba rağmen… Alfred Eisenstaedt’in 14 Ağustos 1945’te çektiği ve 25 Ağustos 1945’te Life dergisinin kapağında yayınlanan V-J Day in Times Square de tam olarak bu sevinci simgeliyor.

Eisenstaedt, bu kareyi Amerika’nın Japonya’ya karşı kazandığı zaferle savaşın sona ermesi sonucunda New York’un Times Meydanı’nda yapılan kutlamalar esnasında çekmiş. Fotoğrafta Amerikalı bir donanma subayı ile genç bir hemşirenin öpüştüğünü görüyoruz. Kimlikleri ancak 1980’li yıllarda belli olan George Mendonsa ve Greta Zimmer Friedman, aslında birbirlerini tanımayan ve o gün tesadüfen yan yana duran iki kişiymiş. Mendonsa bir anda Friedman’ı belinden kavrayıp öpünce, Eisenstaedt da bu anı fotoğraflamış. Yıllar sonra Friedman’ın verdiği röportajlar sonucunda bu durum anlaşılınca, fotoğrafa olan bakış açısının da değiştiğini söylemek mümkün. Örneğin, Time Dergisi, fotoğrafın kamuya açık alanda cinsel tacizi belgelediğini düşündüğünü belirten bir yazı yayınladı.

4. Gandhi and the Spinning Wheel - Margaret Bourke-White (1946)

Margaret Bourke-White, gelmiş geçmiş en ünlü fotoğrafçılardan biri. II. Dünya Savaşı’nın ilk kadın savaş muhabiri olmasının yanı sıra, Sovyetler Birliği’nde fotoğraf çekebilmiş olan ilk kişi olma unvanını da taşıyor. Nazi...

II. Dünya Savaşı’nın ilk kadın savaş muhabiri olan Margaret Bourke-White’ın imzasını taşıyan Gandhi and the Spinning Wheel, 1946 yılında çekilmiş. Fotoğrafta Hintli lider Mahatma Gandhi’nin bir çıkrığın başında kitap okuduğunu görüyoruz. Bourke-White, aynı zamanda Gandhi’nin 30 Ocak 1948’de suikaste uğramasından yalnızca birkaç saat önce onunla röportaj da yapmış bir gazeteci. Keza bu kare de Hintli liderin son fotoğraflarından biri olma özelliğini taşıyor. Gandhi and the Spinning Wheel, Richard Attenborough’un yönettiği 1982 yapımı Gandhi adlı filmde de canlandırılmış. Hindistan’ın özgürlük mücadelesini baştan sona takip eden Bourke-White, gelmiş geçmiş en başarılı savaş muhabirlerinden biri olarak görülüyor.

5. Dali Atomicus - Philippe Halsman (1948)

İspanyol ressam Salvador Dali’nin en ünlü fotoğraflarından biri olan Dali Atomicus, 1948 yılında Philippe Halsman tarafından çekilmiş. Dali’yi kapalı bir odanın içinde bazı objelerle ve üç kediyle birlikte havada asılıymış...

Philippe Halsman’ın 1948 yılında çektiği Dali Atomicus, ünlü ressam Dali’nin en meşhur fotoğraflarından biri. Halsman ve asistanları, bu fotoğraftaki gerçeküstü atmosferi oluşturabilmek için yaklaşık altı saat boyunca ter dökmüş. Fotoğraftaki şövale iplerle tavana bağlanmış, sandalyeyi de Halsman’ın eşi tutuyormuş. Halsman fotoğrafı çekmeden önce saymaya başlıyor; üçe geldiğinde asistanları bir kova suyu ve üç kediyi havaya fırlatıyor, dörde geldiğinde de Dali havaya zıplıyormuş. Fotoğraftaki şövalenin üzerinde yer alan resim, fotoğrafa Halsman tarafından sonradan eklenmiş. Dali’nin Leda Atomica isimli tablosunun henüz tamamlanmamış versiyonunu yansıtan resme gönderme olarak, fotoğrafın ismi de Dali Atomicus olarak seçilmiş.

6. Le Baiser de l’Hotel de Ville - Robert Doisneau (1950)

Gelmiş geçmiş en romantik ve ünlü fotoğraflardan biri olan Le Baiser de l’Hotel de Ville, Fransız fotoğrafçı Robert Doisneau’nun imzasını taşıyan bir kare. Yıllarca Paris’te sokak fotoğrafçılığı yapan Doisneau’ya, 1950...

Yıllarca Paris’te sokak fotoğrafçılığı yapan Robert Doisneau tarafından çekilen Le Baiser de l’Hotel de Ville, gelmiş geçmiş en romantik fotoğraflardan biri olarak kabul ediliyor. Doisneau bu kareyi, 1950 yılında çalıştığı Life dergisinin ondan “Aşıklar Paris’te” temalı bir fotoğraf talep etmesi sonucunda çekmiş. Yani, sanılanın aksine bu fotoğraf spontane bir anı değil, Doisneau’nun seçtiği oyuncular tarafından canlandırılan bir anı yansıtıyor. Ünlü fotoğrafçı saatlerce doğru figüranlar aradıktan sonra, gerçekte de sevgili olan Françoise Bornet ve Jacques Carteaud çiftini seçmiş. Çiftin çevrelerindeki kalabalıktan tümüyle soyutlanmış gibi görünen tutkulu öpüşmeleri de bize bu fotoğrafı armağan etmiş.

Le Baiser de l’Hotel de Ville, Life dergisinin kapağında yayınlandıktan sonra senelerce unutulmuş. Ancak 1986 yılında bir yayıncı Doisneau’nun da izniyle bu fotoğrafı poster ve kartpostal halinde basmış. Böylece fotoğraf tüm dünyada o kadar popüler olmuş ki, fotoğraftaki çiftin kendileri olduğunu iddia eden onlarca kişi Doisneau’ya başvurmuş. Hatta bir çift kendisine dava açıp tazminat bile talep etmiş, ancak gerçeği söylemedikleri ortaya çıkınca davayı kaybetmişler.

7. Albert Einstein - Arthur Sasse (1951)

Dünyaca ünlü bilim insanı Albert Einstein’ın onun ismini taşıyan portresini bilmeyen yoktur. Arthur Sasse tarafından 1951 yılında, Einstein’in 72 yaşına bastığı 14 Mart tarihinde çekilen bu kare; tümüyle ikonik bir...

Albert Einstein dendiğinde aklına bu fotoğraf karesi gelmeyen yoktur diye düşünüyorum. Arthur Sasse’nin imzasını taşıyan bu fotoğraf, Einstein’ın 72. doğum günü kutlamalarının ardından Frank Aydelotte ve eşi Marie ile birlikte Princeton’daki İleri Araştırma Enstitüsü’nden çıkarken çekilmiş. Bu sırada kapıda bekleyen gazetecilerin ilgisinden ve isteklerinden bir hayli bunalan Einstein, bindiği limuzinde eşi ve Aydolette arasında sıkışıp kalmış. Yüzünde peş peşe patlayan flaşlardan ve fotoğrafçıların sürekli gülümsemesini istemesinden o kadar sıkılmış ki, objektiflere dilini çıkararak poz vermiş. Böylece ortaya, 20. yüzyılın en ünlü fotoğraflarından biri çıkmış.

Ancak bu fotoğrafın bu kadar ün kazanmasında Einstein’ın da payı olduğunu söylemekte yarar var. Fotoğrafı beğenince eşini ve Aydolette’i yanlardan kırptırarak bu kareyi kendi portresi haline getirmiş. Ardından, birçok tanıdığına ve meslektaşına yollamış. Hatta bir meslektaşına yazdığı mektupta, bu fotoğrafta çıkardığı dilinin siyasi görüşünü simgelediğini söylediği de biliniyor.

8. Guerrillero Heroico - Alberto ‘Korda’ Diaz (1960)

Kübalı fotoğrafçı Alberto ‘Korda’ Diaz’ın 1960 yılında çektiği ve Guerrillero Heroico (Kahraman Gerilla) olarak isimlendirdiği Ernesto Che Guevara’nın portresi, hiç şüphesiz dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü portre fotoğraflarından biri. Bu...

20. yüzyıla damga vuran bir diğer portre fotoğraf da hiç şüphesiz Alberto Korda’nın 1960 yılında çektiği ve Guerrillero Heroico (Kahraman Gerilla) olarak adlandırdığı Che Guevara portresi. 4 Mart 1960’da Le Coubre adlı yük gemisinin taşıdığı mühimmat nedeniyle infilak ederek en az 75 kişinin hayatına mal olması sonrasında, Havana'nın Colon Mezarlığı'nda büyük bir cenaze töreni düzenlenmiş. Che Guevara’nın yönettiği törene Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve elbette Fidel Castro da katılmış. Korda bu fotoğrafı, Castro konuşma yaparken Che’nin önlerindeki büyük kalabalığı izlemesi sırasında çekmiş. Ancak fotoğrafı hemen yayınlamamış, birkaç ay kendine saklamayı tercih etmiş.

Guerrillero Heroico, çekildikten yaklaşık beş ay sonra ve telif hakkı istenmeden yayınlanmış. Che’nin ölümünün ardından ünlü İtalyan yayıncı Giangiacomo Feltrinelli fotoğrafı büyük bir poster halinde basınca, bu kare Avrupa’da da gitgide ün kazanmış. Yıllarca radikal düşüncenin bir sembolü olarak görülen portre, 1970’li yıllarda tüketim toplumunun bir ikonu haline gelmiş. Bu fotoğrafı halen kupaların, yastıkların ve tişörtlerin üzerinde görüyoruz. Bu durum da kapitalist sistemin kendisine tümüyle karşı olan fikirlerden ve kişilerden de ne kadar büyük çıkarlar elde edebildiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

9. Saygon İnfazı (Saigon Execution) - Eddie Adams (1968)

Amerikalı foto muhabiri Eddie Adams, kariyeri boyunca birbirinden önemli sayısız fotoğraf karesine imza attı. On üç farklı savaşta görev yapan başarılı ismin Nixon’dan George Bush’a kadar birçok Amerikan başkanının portre...

Vietnam Savaşı’nın en çarpıcı fotoğraflarından biri olan Saygon İnfazı adlı kare, bu fotoğrafla 1969 yılında Pulitzer Ödülü de kazanan Eddie Adams’ın imzasını taşıyor. Fotoğraf, Tet saldırısının ikinci günü olan 1 Şubat 1968’de, Saygon'un Colon Caddesi’nde çekilmiş. Fotoğrafta infaz edilen kişi, birçok polisi ve sivili öldürmekle suçlanan Viet Cong gerillası Guyen. Elinde silah olan kişi ise Albay Nguyen Ngoc Loan. Askerler Guyen’i elleri bağlı bir şekilde Loan’ın önüne getirdiğinde, orada bulunan birçok kişi albayın gerillayı sorgulayacağını ya da korkutacağını sanmış. Ancak Loan bir anda silahını Guyen’e doğrultup onu oracıkta infaz etmiş. İşte, Eddie Adams’ı dünya çapında ünlü bir foto muhabiri yapan da tam bu anda deklanşöre basması olmuş.

Fotoğraf 2 Şubat 1968 yılında New York Times’ta yayınlanınca tüm dünya ayağa kalkmış. Hemen ardından dünyanın çok sayıda gazetesinin ve dergisinin kapağında kullanılmış. Amerikan kamuoyunun Vietnam’da gerçekte neler olduğunu sorgulaması da bu fotoğraf sayesinde gerçekleşmiş. Bu karenin, Loan’ın da hayatını kararttığını söylemek mümkün. Fotoğrafın çekilmesinden yaklaşık beş ay sonra makineli tüfekle vurularak bir bacağını kaybeden Loan, Saygon düştükten sonra Vietnam’dan ayrılarak Amerika’da bir pizza dükkanı açmış. Ancak 1991 yılında kimliği ifşa olmuş ve uğradığı saldırılar sonucunda bu dükkanı da kapatmak zorunda kalmış.

10. A Man on the Moon - Neil Armstrong (1969)

NASA’nın Apollo 11 aracında bulunan üç astronot olan Neil Armstrong, Edwin ‘Buzz’ Aldrin ve Micheal Collins’in 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay’a yaptığı yolculuk, insanlık tarihinin en önemli anlarından biri. Biz...

Neil Armstrong’un 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay’a kendisi için küçük ama insanlık için büyük bir adım atması, dünya tarihine damga vuran anlardan biriydi. Böylelikle Ay’a ayak basan ilk insan olma unvanını kazanan Armstrong’a bu yolculukta Edwin ‘Buzz’ Aldrin ve Micheal Collins de eşlik ediyordu. A Man on the Moon adlı bu ikonik fotoğraf da gelmiş geçmiş en ünlü fotoğraflardan biri olarak tarihe geçti. Ancak başlıkta dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama fotoğrafı çeken kişinin kim olduğu biraz şaşırtıcı. Çünkü NASA, bizim yıllardır Neil Armstrong’un fotoğrafı olduğunu sandığımız bu karede aslında Buzz Aldrin’in olduğunu açıkladı.

Armstrong’tan yaklaşık 20 dakika sonra Ay’a ayak basan Aldrin, Ay’da fotoğrafı olan ilk insan. NASA 2020 yılında yaptığı açıklamada kameranın genellikle Armstrong’un elinde olduğunu, bu nedenle Ay’daki fotoğraflarda da genellikle Aldrin’i gördüğümüzü açıkladı. Aslında bu fotoğrafta Aldrin’in kaskındaki yansımada, fotoğraf çeken Armstrong’u da görebiliyoruz. Collins’in durumu ise biraz daha talihsiz. Ay’a kadar gidip inemeyen Collins, görev tanımı gereğince bu yolculuk boyunca Apollo 11 adlı uzay aracında beklemek durumunda kalmış.

11. Abbey Yolu (Abbey Road) - Iain Macmillan (1969)

Gelmiş geçmiş en ünlü albümlerden biri, hiç şüphesiz ki The Beatles’ın imzasını taşıyan Abbey Road. Ancak bu albümün kapak fotoğrafının da en az içindeki şarkılar kadar meşhur olduğunu söylemek mümkün....

The Beatles’ın Abbey Yolu albümü hem içindeki şarkılar hem de kapak fotoğrafı sayesinde dünyanın en ünlü albümleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Aslında The Beatles üyeleri, bu albümün kapağı için özel uçakla Everest Dağı’na gidip burada çeşitli fotoğraflar çektirmeyi bile düşünmüş. Ancak Paul McCartney albümün bir an önce yayınlanmasını istediği için en sonunda rastgele bir sokakta fotoğraf çekilmeye ve albüme de bu sokağın ismini koymaya karar vermişler. Fotoğrafçı Iain Macmillan, bu fotoğrafın çekildiği Abbey Yolu’nda polisin trafiği on dakikalığına durdurduğunu ve bu süreçte yalnızca altı kare çektiğini anlatıyor. Beşinci karede tüm grup üyeleri uygun adım yürüdüğü için, McCartney albüm kapağı için ideal olan fotoğrafın bu olduğuna karar vermiş.

12. Napalm Kızı (The Napalm Girl) - Nick Ut (1972)

Usta fotoğrafçı Nick Ut’un henüz yalnızca 21 yaşındayken çektiği Napalm Kızı adlı fotoğraf karesi, yıllardır Vietnam Savaşı’nın en önemli sembollerinden biri haline gelmiş durumda. Nick Ut, Vietnam Savaşı’nda görev almaya,...

Ne yazık ki yeniden Vietnam Savaşı’na dönüyor ve savaşın simgelerinden bir diğer olan Napalm Kızı adlı fotoğrafa geçiyoruz. Nick Ut’un 1972 yılında, yani henüz yalnızca 21 yaşında çektiği bu fotoğraf, savaşın korkunç yüzünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Fotoğrafta; Amerikan uçaklarının Saygon’un kuzeyindeki bir köye napalm bombaları yağdırmasının ardından köylerinden vücutları yanık içinde kaçan çocukları görüyoruz. Fotoğrafın odağında olan küçük kız, bu sırada henüz yalnızca 9 yaşında olan Kim Phuc. Nick Ut, vücudunun yarısından fazlası ciddi yanıklar içinde olan ve çırılçıplak koşan bu kızın fotoğrafını çekmesinin hemen ardından, ona yardım etmek için koştuğunu söylüyor.

Köylerine atılan napalm bombaları, Kim Phuc’ın ve daha nice çocuğun dayanılmaz acılarla karşı karşıya getirmiş. Phuc yaklaşık 14 ay boyunca hastanede kalmış ve vücudundaki üçüncü derece yanıklar çok büyük güçlüklerle iyileştirilebilmiş. Napalm Kızı, tüm dünyanın gözünü Vietnam Savaşı’na çevirmesi ve kamuoyunu ayağa kaldırması açısından tarihte çok önemli bir yer tutuyor. Keza Nick Ut da bu fotoğraf sayesinde 1973 yılında Pulitzer Ödülü’ne layık görüldü.

13. Afgan Kızı (Afghan Girl) - Steve McCurry (1984)

National Geographic Society’de fotoğrafçı olarak çalışan Steve McCurry, 1984 yılında Pakistan’da görev yapıyordu. Bu esnada Afganistan’daki Sovyet işgali sürüyor, McCurry de Nasir Bagh adlı bir mülteci kampındaki Afgan mültecilerin zorluklarla...

National Geographic dendiğinde muhtemelen herkesin aklına ilk gelen fotoğraf olan Afgan Kızı, 1984 yılında Pakistan’da görev yapan Steve McCurry’nin imzasını taşıyan bir kare. Bu dönemde National Geographic Society için çalışan McCurry ve ekibi, Nasir Bagh adlı bir mülteci kampındaki Afgan mültecilerin zorlu hayat mücadelesini belgeleme görevini üstlenmiş. McCurry, bir çadırda karşılaştığı 13 yaşındaki bir kız çocuğunun gözlerinden ve bakışlarından o kadar etkilenmiş ki, onu ve öğretmenlerini bir portre fotoğrafı çekmeye ikna etmeyi başarmış. Böylece ortaya; yemyeşil gözleri ve keskin bakışlarıyla herkesi kendine hayran bırakan bu küçük kızın dünyaca ünlü fotoğrafı çıkmış.

National Geographic’in Haziran 1985 sayısında kapak fotoğrafı olarak kullanılan bu kare, kısa sürede tüm dünyada ün kazanmış. McCurry, 1990’lı yıllarda fotoğraftaki kızın kimliğini belirlemek için hayli uğraşsa da başaramamış. Bunun üzerine ekibiyle birlikte 2002 yılında Nasir Bagh adlı kampa dönmeye ve kızın izini aramaya karar vermişler. Kampta yaptıkları araştırmalar sonucunda, artık otuzlu yaşlarında olan ve isminin Sharbat Gula olduğunu öğrendikleri genç kadının izine ulaşmışlar. Böylece Gula, yıllar sonra yeniden McCurry’le bir araya gelmiş ve hatta McCurry onun bir fotoğrafını daha çekmiş. Sputnik’in haberine göre, Taliban’ın 2021 yılında Afganistan yönetimini ele geçirmesinin ardından, Gula ülkesini terk ederek İtalya’ya sığınmak durumunda kalmış.

14. Omayra Sanchez - Frank Fournier (1985)

13 Kasım 1985 tarihinde, Kolombiya’nın Armero şehrinde korkunç bir olay yaşandı. Nevada Del Ruiz adlı yanardağ harekete geçti ve kükreyerek patladı. Jeologların yaklaşık iki ay önceden yaşanacağını öngördüğü bu olayla...

Bu listedeki en korkunç ve trajik fotoğraflardan biri, Frank Fournier’in 1985 yılında çektiği ve fotoğraftaki küçük kızın ismini taşıyan Omayra Sanchez adlı kare. Tüm dünyanın aklına kazınan ve hazmetmesi çok zor olan bu fotoğraf, 13 Kasım 1985 tarihinde Kolombiya’nın Armero şehrinde Nevada Del Ruiz adlı yanardağın patlamasının ardından çekilmiş. Aslında jeologlar böyle bir felaketin yaşanacağını aylar öncesinden söylemiş ama şehirle yanardağ arasında yaklaşık 50 kilometre mesafe olduğu için yetkililer bu uyarıları ciddiye almamış. Bunun sonucunda da yanardağ korkunç bir şekilde patlamış ve çevresindeki dağın etrafındaki kar kütleleri çığ halinde düşmeye başlamış. Çığ lavla buluşunca sele, sel de heyelana sebebiyet vermiş. Büyük bir hızla şehri vuran sel ve kaya parçaları, Armero’yu da baştan sona enkaza çevirmiş.

Bu olay yaşandığında yalnızca 13 yaşında olan Omayra Sanchez, evinde otururken bir anda enkazın içinde kalmış. Bacakları büyük bir beton bloğun içine sıkışmış ve içinde bulunduğu çukur sularla dolmaya başlamış. Saatlerce bir odun parçasına tutunarak hayatta kaldıktan sonra bölgede görev yapan fotoğrafçılar tarafından fark edilmiş. Bunun üzerine buraya hemen arama kurtarma ekipleri çağrılmış. Omayra’nın yanında bulunan kişiler suya dalarak küçük kızı kurtarmaya çalışmış ama sıkıştığı pozisyon nedeniyle onu sular tamamen yükselmeden oradan kurtarmak imkansızmış. Bu nedenle Omayra’nın bacaklarını kesmekten ya da bir vincin olay yerine gelmesini beklemekten başka çare yokmuş. Böylece herkes vinci beklemeye başlamış.

Bu kan donduran olay, Kolombiya yetkililerinin tam 60 saat boyunca bölgeye bir vinç yollayamamasından ötürü, korkunç bir trajediyle sonuçlanmış. Yaklaşık üç gün boyunca yaşam mücadelesi veren ve tüm dünyanın canlı yayında izlediği Omayra, 60. saatin sonunda hipotermi ve kangren nedeniyle hayatını yitirmiş. Dünyayı ayağa kaldıran ve Armero Trajedisi ismiyle anılmaya başlanan bu olay, Fournier’in çektiği bu fotoğraf nedeniyle Omayra’nın çaresiz bakışlarıyla aklımıza kazınmış durumda.

15. Tank Adam (Tank Man) - Jeff Widener/Charlie Cole/Stuart Franklin/Arthur Tsang Hin Wah (1989)

5 Haziran 1989 tarihinde, Çin’in başkenti Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda dünyanın en ünlü fotoğraflarından biri çekildi. Ülkede, 15 Nisan 1989 tarihinde başlayan protestolar bir ayı aşkın süredir devam ediyordu. Öncülüğünü üniversite...

Tank Adam ya da Meçhul Asi olarak isimlendirilen bu fotoğraf, 5 Haziran 1989’da, Çin’in başkenti Pekin’deki Tiananmen Meydanı’nda çekilmiş. Bu anı aynı anda dört kişi fotoğrafladığı için, farklı versiyonları bulunuyor. 15 Nisan 1989 tarihinde Çin’de Çin Komünist Partisi’nin baskıcı yönetimine karşı başlayan protestolara, 4 Haziran 1989’da çok sert bir şekilde müdahale edilmiş. ÇKP protestocuların üzerine yaklaşık 200 bin asker ve çok sayıda tank göndermiş. Yapılan müdahaleler sonucunda binlerce protestocu ve sivil hayatını kaybetmiş. Müdahalelerin ikinci gününde çekilen bu fotoğraf da pasif direnişin ve özgürlük mücadelesinin sembolü olarak akıllara kazınmış.

Fotoğrafta, beyaz gömlekli bir adamın elinde alışveriş poşetleriyle peş peşe sıralanmış dört tankın önünde durduğunu görüyoruz. Olayın tanıkları, iki kişinin adamı yaka paça götürdüğünü ve tanka bindirdiğini söylüyor. Adamın kimliği ve akıbeti hakkında hiçbir açıklama yapılmamış. Hâlen başına ne geldiği bilinmiyor. Bu anı fotoğraflayan Cole ve Widener, fotoğrafı ülkeden çıkarabilmek için büyük mücadeleler vermek zorunda kalmış. Cole, fotoğrafı kaldığı otele yapılan polis baskınından kurtarabilmeyi, ancak negatiflerini tuvalete saklayarak başarabilmiş.

16. Akbaba ve Küçük Kız (The Vulture and the Little Girl) - Kevin Carter (1993)

Tarihin gelmiş geçmiş en ünlü ve tartışmalı fotoğraflarından biri olan Akbaba ve Küçük Kız, 1993 yılında Sudan’da Kevin Carter tarafından çekildi. Fotoğrafta, açlıktan ölmek üzere olan küçücük bir çocuğun yere...

Sıra, dünyanın en ünlü ve muhtemelen en tartışmalı fotoğraflarından biri olan Akbaba ve Küçük Kız’dan söz etmeye geldi. 1993 yılında Sudan’da görev yapan fotoğrafçı Kevin Carter, bir akbabayı uzun süre takip ettikten sonra açlıktan ölmek üzere olan küçük bir çocuğun başına dikildiğini ve onun ölmesini beklemeye başladığını görmüş. Nihayetinde de bu fotoğrafı çekip oradan ayrılmış. Carter’ın anlattıklarına bakılırsa, küçük çocuk o anda Birleşmiş Milletler Yardım Kampı’ndan yalnızca 800 metre uzaktaymış. Fotoğraf 1993 yılının Mart ayında New York Times’da yayınlanmış ve kamuoyu Carter’ın çocuğa yardım etmediğini duyduğu anda, tahmin edebileceğiniz üzere herkes ayağa kalkmış.

Carter bu dönemde kendisini; akbabanın uçup gittiğini ve bu dönemde Sudan’da bulunan tüm gazetecilerin bulaşıcı hastalıklar nedeniyle halka temas etmemesi konusunda uyarıldığını söyleyerek savunmuş. Ama nafile. Peş peşe aldığı eleştiri tehditlerinin ardı arkası kesilmemiş. 1994 yılında bu fotoğraf sayesinde Pulitzer Ödülü’ne layık görülmüş. Ancak yine aynı yılda, henüz 34 yaşındayken, arabasının içine egzoz basarak yaşamına son vermiş. Fotoğraftaki çocuğun akıbeti ve kimliği de ne yazık ki hâlen bilinmiyor.

17. Bliss - Charles O’Rear (1996)

Birçoğumuzun yıllarca bilgisayarını açtığı anda karşılaştığı ilk görüntü olan bu fotoğrafın, 1996 yılında Charles O’Rear tarafından çekildiğini biliyor muydunuz? İsmi Bliss olan ve Türkçede mutluluk anlamına gelen bu kare, eski...

Son olarak, bir dönem neredeyse hepimizin bilgisayarını açtığında ilk karşılaştığı görüntü olan Bliss adlı fotoğraf karesinden söz ederek bitirelim. Eski National Geographic fotoğrafçısı Charles O’Rear’ın 1996 yılında Napa Vadisi’nde çektiği bu fotoğraf, 2001 yılında Windows XP’nin Luna adlı temasının varsayılan masaüstü duvar kağıdı olarak seçilince tüm dünyada ün kazanmış. Yemyeşil bir alanı ve bulutlu gökyüzünü gördüğümüz bu fotoğrafın üzerinde dijital oynamalar yapıldığına dair iddialar da bulunuyor. Ancak O’Rear bu iddiaları çok net bir şekilde yalanlıyor.

Ege Ertan Yazar
17.06.2022
Benzer İçerikler

Ülkemizde uzun yıllardır televizyon dizileri büyük ilgi görüyor. Şimdi bir de televizyonun yanına dijital platformlar eklendi ve dizi sektörü hiç...

Tüm dünyayı etkisi altına alan dijital dönüşüm süreci, sinema ve televizyon sektörünü de önemli bir dönüşüme uğrattı. Artık dizi izlemek...

ABD’de doğan rap müzik, öyle bir ivme yakaladı ki günümüzde tüm dünyada sevilerek dinleniyor. Bu müziğin en güçlü temsil edildiği...

Sözlük karşılığı “önemli rollerde oynayan genç erkek oyuncu” olan jön kelimesini Yeşilçam döneminden söz ederken daha çok kullanıyoruz. Çünkü ilk...

Modern insanın ortaya çıkışı ile felsefenin doğuşu hemen hemen aynı döneme dayanır. İnsan, fiziki evrimini tamamlarken düşünsel açıdan da kendini...