Albert Einstein için 20. yüzyılın en ünlü bilim insanı desek yalan olmaz. Ödüllü fizikçinin zaman, ışık ve yerçekimi gibi temel kavramlar da dahil olmak üzere evreni anlamamız yolunda oldukça derin bir etkiye sahip olduğu tartışılmaz bir gerçek. Einstein’ın ne denli önemli olduğumuzu olabildiğince anlamamızı sağlayan bulguları, bugüne kadar pek çok fizikçinin çalışmalarına da ilham olmuş ve yeni sınırlara ulaşılmasına olanak yaratmıştır.
1879’da Almanya’da doğan Einstein, diğer çocuklardan biraz farklıydı. Yaşıtlarına oranla daha büyük bir kafası vardı ve neredeyse tek kelime konuşmuyordu. Bu sebeple, hizmetçiler ona “geri zekalı” etiketini yapıştırdı. Bu “geri zekalı” çocuk ise fikirleriyle dünyayı yeniden şekillendirdi. Einstein, 26 yaşında doktorasını aldı. Aynı yıl, ışığın doğasından kütle-enerji eşdeğerliğine kadar çeşitli konularda dört önemli makale yayınladı.
İlk başlarda göz ardı edilse de bu makalelerin yayınlanmasının ardından kütle-enerji denkliğine ilişkin E=MC2 denklemi de dahil olmak üzere bilim camiasına muazzam katkılar sundu. Bu makalelerde tarihin en devrimci fikirlerinden biri olan Einstein’ın Görelilik Kuramının tohumları da atılmıştı. Einstein’ın bu keskin dehasının nasıl oluştuğunu tam olarak belirlemek imkansız olsa da bir dehanın tüm özelliklerine sahip olduğu apaçık ortadaydı. Çok canlı bir hayal gücü vardı, her şeyi sorgulardı ve eski sorulara ilişkin yeni düşünme yolları üretirdi. Ayrıca, harekete geçmesini sağlayan öyle amansız bir iş ahlakı vardı ki öldüğü gün bile katılacağı televizyon programında yapacağı konuşma üzerinde çalışıyordu. Einstein’ın vefatından saatler önce çekilen çalışma odasının fotoğrafı, görevini tamamlayana kadar kendini işine adayan bir adamın var olduğunu gözler önüne seriyordu.
Einstein’ın zaman sınırı tanımayan konuşmaları ve derin mizah anlayışının yanı sıra zorlukların üstesinden gelişi de hafızalara kazınan özellikleri arasındaydı. Çocukluğunda fiziksel rahatsızlıklar çeken Einstein, mezun olduktan sonra tam iki sene öğretim asistanı pozisyonuna başvurduğu işlerde reddedilmişti. Bu dehanın merkezinde, sergilediği daimi olumlu tutum ve yaratıcı düşünme yapısı yer alıyordu. Ölümünün üstünden 60 yıldan fazla bir süre sonra geçmişken dünya onu yıllarını bir patent ofisinde çalışarak geçiren bir adam olarak değil, dünyayı değiştiren bir adam olarak hatırlıyor.