Tür sinemasının dönem dönem zorlandığı ve genellikle karşımıza pek de başarılı yapımlarla çıkmadığı 2018 yılında, Alex Garland’dan oldukça başarılı bir bilimkurgu-gerilim filmi geldi. 2018 yılında izleyicilerle buluşan Annihilation, Türkçe ismiyle Yok Oluş, bir Netflix orijinal filmi. Alex Garland’ı hem 2014 yapımı Ex Machina’nın yönetmeni hem de 2002 Yapımı 28 Gün Sonra’nın senaristi olarak zaten tanıyor ve potansiyelini biliyorduk. Usta yönetmen ve senarist Yok Oluş’ta da izleyicilerin ve eleştirmenlerin büyük çoğunluğunu hayal kırıklığına uğratmamış gibi görünüyor. Jeff Vandermeer’in Southern Reach isimli üçlemesinin aynı isimli ilk kitabından uyarlanan Yok Oluş, 1 saat 55 dakika uzunluğunda. Kitabı okumak isteyenler için Alfa Yayınları etiketiyle ve Yok Oluş ismiyle Türkçeye de çevrildiğini vurgulayalım.
Oyuncu kadrosunda Natalie Portman, Jennifer Jason Leigh, Tessa Thompson, Oscar Isaac, David Gyasi, Gina Rodriguez, Sonoya Mizuno ve Cosmo Jarvis gibi birbirinden başarılı isimlerin yer aldığı Yok Oluş, ıssız bir sahildeki bir deniz fenerinin görüntüsüyle başlıyor. Filmin odağında, kocası Kane’in bir yıl önce katıldığı askeri operasyondan dönmediğini bildiğimiz bir biyolog olan Lena’yı izliyoruz. Eşinin yasını tutmaya başlayan ve bu süreci ağır bir şekilde geçiren Lena, ABD yönetiminin izole ettiği ve doğa kanunlarının geçerli olmadığı bir ortamda, çok gizli ve tehlikeli bir keşif gezisine katılıyor. Filmin daha ilk sahnelerinde Lena’nın sorgulanışını izliyor ve onun neredeyse tüm sorulara “Bilmiyorum.” şeklinde cevap vermesinden filmin güçlü bir bilinmezlik ve tekinsizlik duygusu üzerine inşa edileceğini anlıyoruz.
Gerilim ve korku unsurlarını oldukça sert şekilde kullanan Yok Oluş, tür sinemasının gerçekten başarılı örneklerinden biri. Çünkü bunu yaparken işin içine bol bol dram sosu katmaktan ya da teknik ayrıntılara çok uzun açıklamalar getirip izleyicileri bilgiye boğmaktan kaçınıyor.