Victoria Dönemi’nde, yani 19. yüzyılın ikinci yarısında, orta sınıf giderek yükseliyor ve lüks hayatlar günden güne daha da moda oluyordu. Brontë kız kardeşler, yani Emily, Charlotte ve Anne Brontë de kadınların edebi eserler vermesinin hiç hoş karşılanmadığı bu dönemde erkek kimlikleriyle yayınlanan farklı eserlere imza attılar. Söz konusu eserler ilerleyen yıllarda kendi isimleriyle de yayınlandı ve her biri klasikler arasına girdi. Emily Brontë’nin tek romanı olan Uğultulu Tepeler de yazarın ölümünden bir yıl önce tamamladığı bir eser. Eserde konu edilen karakterlerin yalnızca hayal ürünü olmadığı, yazarın tanıdığı gerçek kişilerden izler taşıdığı da biliniyor. Yalnızca otuz yaşında verem sebebiyle hayatını kaybeden Emily Brontë, bize Uğultulu Tepeler’de pek de alışık olmadığımız bir aşk öyküsü anlatıyor.
Esasen Uğultulu Tepeler’i farklı şekillerde yorumlamak mümkün. Bu eser kimilerine göre bir Victoria Dönemi romanı, kimileri için ise dünyanın en etkileyici aşk romanlarından biri. Eserde 19. yüzyıl başlarında İngiltere’de yaşayan varlıklı bir aile olan Earnshaw’ların kızı Catherine ile ailenin evlatlık olarak aldığı Heathcliff arasında geçen aşkın yıllara yayılan öyküsü anlatılıyor. Ancak Catherine ve Heathcliff’in aşkı son derece sancılı, saplantılı ve karşılıklı çektirilen acılarla dolu bir ilişki yaratıyor. Emily Brontë’nin 1847 yılında Ellis Bell mahlasıyla yayımlanan bu romanı, Charlotte Brontë tarafından yayına hazırlanmış. İkinci baskıdan itibaren ise yazarın gerçek ismi kapakta yer almış. Hem Victoria Dönemi’ni daha iyi anlamak hem de Emily Brontë’nin şiirsel anlatımı eşliğinde karanlık bir ilişkiye tanıklık etmek için Uğultulu Tepeler’e bir şans verebilirsiniz. Eserin film, radyo ve televizyon oyunu uyarlamaları da bulunuyor.