Wes Anderson’ın en sevilen filmlerinden bir tanesi olan, hem kostümleri hem renkleri hem de mekan seçimleri ile seyircinin kalbini kazanan Yükselen Ay Krallığı, klasik Hollywood filmlerinden çok farklı bir aşk hikayesine sahip. Olaylar küçücük bir ada olan New Penzance’de geçiyor. Adada dingin ve klasik bir kırsal hayatının sakin bir şekilde resmedilmesini görüyoruz. Baş kahramanlarımız 12 yaşındaki iki çocuk olan Sam Shakusky ve Suzy Bishop! Bir izci olan Sam, mektup arkadaşı Suzy ile buluşmak için kamptan kaçıyor ve kısa bir süre sonra yokluğu anlaşılıyor. Bu ikilinin mektup arkadaşı olarak başlayan ilişkisinin masum bir aşka dönüştüğünü görüyoruz. Aile hayatlarından kaçarak birlikte olmak isteyen ve bunun için ne yapmaları gerektiğini bilmeyen Sam ve Suzy, kendileri için en önemli eşyalarını yanlarına alarak upuzun bir çayırda önceden belirlenmiş bir yerde buluşuyorlar.
Yoklukları anlaşıldıktan sonra Suzy'nin ebeveynleri, Camp Ivanhoe’dan izciler ve ada polis kaptanı Duffy Sharp çocukları bulmak için her yeri aramaya başlıyorlar ve bu sevimli aşk hikayesi bir anda bir kovalamacaya dönüşüyor. Ama bu kovalamaca sırasında karşımıza çıkan her mekan o kadar sevimli ki kendimizi adeta bambaşka bir dünyada hissediyoruz. Sürekli kaçmayı başaran çocuklar sonunda gidecekleri yere varıyor ve o yere Yükselen Ay Krallığı adını veriyorlar. İlk aşkın ne olduğunu başkalarından gördükleri şekilde tanımlamaya çalışan ve ortaya kalbinizi eritecek görüntüler çıkaran ikili sahilde yaptıkları dans sahnesi ile zihinlere kazınıyor. Filmin sonunda olacaklardan bahsetmek istemiyorum ama Yükselen Ay Krallığı’nın sonuyla da sizi çok mutlu edeceğinden eminim.