Arjantin, 2020’li yıllarda yaşadığı ekonomik daralma ile yakın zamanda gündemde yeniden geldi. Peru ile birlikte Güney Amerika’nın en büyük düşüş yaşayan ülkesi olan Arjantin’in tarihi de ekonomik karanlıklar ile örtülü demek hiç yanlış olmaz. Ekonomik darboğazın ülkede en çok hissedildiği yıl ise 2001 oldu. 1990’lı yıllardan başlayan çöküş, 2001 yılında doruğa ulaştı ve bu yıl Arjantin tarihine en büyük ekonomik kriz olarak geçti.
2001 Arjantin Ekonomik Krizi öncesinde ülkede bahar havası hakimdi. 1991 yılında, Arjantin Ekonomi Bakanı Domingo Cavallo’nun çabalarıyla kurulan “Para Kurulu”, Arjantin Pesosunu Dolara endeksledi. İşler ilk etapta yolundaydı, kısa sürede ülkeye yabancı sermaye akın etti. Böylece enflasyon tek haneli rakamlara kadar indi. Ancak işler, 1997’den itibaren tersine dönmeye başladı. Dolar aşırı değer kazanınca, Arjantin dış piyasada mücadele gücünü tamamen yitirmeye başladı. Devlet ekonomiyi korumak için kasasından piyasaya sürekli likidite sağladı. Yine de bu can suyu çok etkili olmadı. Üstüne üstlük aynı dönemde Asya’da, Rusya’da ve Brezilya’da yaşanan kriz Arjantin’in belini tamamen büktü. Katı bir para yönetimi sergileyen Para Kurulu uygulaması da Arjantin’in çöküşüne zemin hazırladı. Arjantin, ülkeye para girişi olmayınca sınırsız bir dış borçlanmaya gitti ve 100 milyar Amerikan Dolarının üzerinde borç ile ortada kaldı.
Arjantin’de kriz sonrası ilk defa bir devlet başkanı helikopter ile kaçarak ülkeyi ve makamını terk etti. Krizin etkisi direk olarak sokağa yansıdı. Kriz ilk olarak ekonomik tabanını oluşturan sokak ticaretini ve kayıt dışı çalışanları etkiledi. Halk protestoları başladı ve iki hafta içinde protestolar tüm ülkeye yayıldı. İşsizlik %35’lere çıktı, bankalar arası faiz oranları %900’lere kadar geldi. Ülkenin risk puanı tavan yaptı ve Arjantin neredeyse tamamen iflas etti.
Arjantin, 2001 krizinin yıkıcı etkilerini bugün bile üzerinden atabilmiş değil. Ülke halen o günkü yaralarını sarmaya çalışıyor.