Stefan Zweig, altmış yıllık yaşamında iki dünya savaşı görmüş ve hayatı boyunca savaşın korkunç atmosferi nedeniyle çok büyük acılar çekmiş bir yazar. Keza kendisinin eserlerinin her birinde savaş karşıtı düşüncelerini okuyabiliyor, birçok eserinde de savaş sebebiyle ait olduğu toprakları ve ana dilini terk etmek zorunda kalmasının onda açtığı yaralara şahit olabiliyoruz. 1942 yılında, henüz II. Dünya Savaşı sona ermemişken eşiyle birlikte yaşamına son veren Zweig; şartlar ne olursa olsun iç özgürlüğünü koruyabilmek için önemli çabalar harcamış bir isim. Onun 1934 yılında yayımlanan Rotterdamlı Erasmus: Zaferi ve Trajedisi isimli eseri de aslında bu bakımdan kendisine çok benzeyen birinin, Kuzey Avrupa Rönesansı’nın ustası olan Desiderius Erasmus’un yaşam öyküsünü anlatıyor.
Yaşamı boyunca her türden bağnazlığa karşı savaş ilan ettiğini söyleyen bilge Erasmus, hayatı boyunca kendisini bir dünya vatandaşı ve hümanist olarak tanımlayan Zweig’a birçok açıdan benziyor. Zweig akıcı ve ustalıklı anlatımıyla okurlarına aktardığı bu yaşam öyküsünde, aynı zamanda -elbette- Martin Luther’in kişiliği ve yaşamı hakkında da oldukça detaylı bilgiler veriyor. Erasmus’un Martin Luther’le yıllar süren tartışmalarının da bulunduğu eserde, okurlar Rönesans dönemi ve hümanizm hakkında da oldukça ufuk açıcı bilgiler öğrenme şansı buluyor. Hem Erasmus ve Zweig’ın kesişen dünya görüşlerini öğrenmek hem de Erasmus’un yaşamı boyunca bağnazlığa karşı verdiği mücadeleye tanıklık etmek için siz de bu eseri okunacaklar listenize dahil edebilirsiniz.