Halikarnas Balıkçısı mahlası ile tanıdığımız, edebiyatımızın önemli isimlerinden Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın en önemli romanlarından biri olan Uluç Reis, 1962 senesinde okuyucu ile buluştu. Bu romanda Cevat Şakir’in edebiyatında alışık olduğumuz doğa ve deniz unsurlarının yanında tarihin de ağırlıklı olarak işlendiğini görüyoruz. Bir Türk denizcisinin destansı hikayesini anlatan roman, ilk basımından bu yana ilgiyle okunan bir eser olarak karşımıza çıkıyor.
Usta yazar Kabaağaçlı, “Uluç Reis” eserinde başta bu kitaba ismini veren Uluç Reis olmak üzere, Anadolu denizciliğini, korsanlığı, çelebiliği üstlenen bir grup efsanevi Türk denizcisini, kendi tarzı ve üslubu ile okuyucuya aktarıyor diyebiliriz. İçten, coşkulu ama bir o kadar da sade anlatım “Uluç Reis” romanını başka bir boyuta taşıyor.
Tarihi bir roman olarak kabul edilen “Uluç Reis”, kendi içerisinde Uluç Ali’nin hayatının farklı dönemlerini detaylıca incelemek için 5 farklı başlığa ayrılıyor. Bu başlıklar altında, Uluç Ali çocukluğundan hayatının son demlerine kadar hikayeleştiriliyor. Asıl adı Uluç Ali olan denizcimizin tarihin gerçekleri ile yoğrulan hikayesi, 1557’de Rodos açıklarında gerçekleşen bir deniz savaşı ile başlıyor.
1557’de Rodos açıklarında başlayan savaş Datça açıklarına kadar ilerlemişti ve Ege kıyılarında yaşayan halk hep birlikte, büyük bir merak ile savaşın sonucunu ve onlara yapacağı etkiyi bekliyorlardı. Bu savaş, o yörede gerçekleşen ne ilk ne de son savaş olacaktı. Savaşın ana kahramanlarından olan Uluç Ali ise Türk denizciliğinin en önemli isimlerinden birine dönüşecekti.