Latin edebiyatının en önemli isimlerinden olan Kolombiya’lı yazar Gabriel García Márquez'in 1985 yılında yayınladığı ve önemli eserlerinden biri olan Kolera Günlerinde Aşk, kendi içinde birçok zıtlıkları taşıyan bir aşk hikayesini anlatmaktadır. Roman, 20. yüzyılın postmodern tarzın önemli akımlarından biri olan “Büyülü Gerçekçilik” akımının da en güzel örneklerinden biri sayılmaktadır. Gerçeklerle bezeli bir konuya sihirli ve bazen de mantığa ters gelen konuları ustaca monte eden yazar bu akımın en önemli öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kolera Günlerinde Aşk daha kitabın isminde zıtlıklarla kendini hissettirmeye başlar. Bulaşıcı bir hastalık ve tertemiz bir duygu olan aşkın zıtlığı daha başlıkta okuyucuya sunulmaktadır.
Kitap, ergenlik yıllarından başlayıp yaşlılık dönemine kadar süren uzun bir aşk hikayesine odaklanır. Kahramanımız Florentino, henüz on üç yaşındaki Fermina’yı görür görmez içine düştüğü aşk ateşiyle ona yazdığı ilk mektubun cevabını beklerken adeta bir hastalığın pençesinde boğuşan çaresiz, yemeden içmeden kesilmiş birine dönüşür. Bu durum dönemin hastalığı olan koleraya benzeyince eve doktor bile çağrılır. Uzun yıllar süren mektupların ardından gelen cevaplar ve yazılan şiirler umutsuz bir aşkın derin izlerini taşımaktır. Bu tertemiz aşkın içinde toplumsal çelişkiler bazen sert bir şekilde bazen de alaylı bir üslupla eleştirilir. Fermina’nın aslında sevdiği adama karşılık veremediği ya da vermediği yılların ardından kendinden oldukça yaşlı biriyle evlenmesi de Florentino’yu durduramaz.Gerçeklikler içinde, büyülü ve tekil bir aşkın müthiş tasviri olan roman 2008 yılında aynı isimle sinemaya uyarlanmıştır.