Seray Şahiner, 2000’li yılların edebiyat dünyasında çok önemli izler bırakmış olan ve bırakmayı da sürdüren bir yazar. 2014 yılında Can Yayınları tarafından yayınlanarak okurlarla buluşan, birkaç yıl sonra da yazarın Everest Yayınları’na geçmesi sonucunda yeniden basılan Antabus da Seray Şahiner’in en çok okunan ve sevilen romanlarından biri. 112 sayfa uzunluğundaki eser, sayfa sayısı itibarıyla bir çırpıda okuyabileceğiniz bir kitap. Ancak okuması ne kadar kolay ve hızlı olursa olsun, kitap üzerine düşünmek kat kat daha fazla zaman alabiliyor. Çünkü Seray Şahiner Antabus’ta bize içinde yaşadığımız şiddet ortamında, hayatını asla kendi kararlarına göre yaşayamamış olan genç bir kadının, Leyla’nın öyküsünü anlatıyor.
Leyla işçi sınıfına dahil olan ve bir konfeksiyon atölyesinde çalışarak geçimini sağlamaya çalışan genç bir kadın. Ne var ki, hayatı hep ona dayatılanlara mecbur kalmakla geçmiş. Tek hayali sessiz, sakin ve sıradan bir hayat kurmak olsa da, mecbur bırakıldığı kararlar yüzünden bu hayalden adım adım uzaklaşıyor. Antabus’u kadına şiddet ve kadın hakları konusunu işleyen diğer birçok eserden ayıran temel farklardan biri, Seray Şahiner’in çizdiği Leyla portresi. Leyla, içinde bulunduğu kabus gibi hayatla mücadele etmek için ona kayıtsız kalmayı, hatta yediği dayakları ya da gördüğü baskıları tiye almayı seçmiş. Onun kendi yaşadığı hayatla ilgili yaptığı espriler de okurların boğazında bir düğüm olarak kalıyor. Hatta her biri gelip yüzümüze birer tokat gibi çarparak bu toplumun ne kadar iki yüzlü olduğunu gösteriyor. Nihal Yalçın’ın aynı isimle tiyatroya da uyarladığı bu eseri, mutlaka okumalısınız.