Koskocaman bir ülkenin annesi rolüne sahip olmak hiç de kolay olmasa gerek. Fakat Adile Naşit tüm yaşamı boyunca bu rolü ustalıkla sırtlanmayı başarıyor. İnsanın içini sımsıcak yapan kahkahası, sevimli tiplemeleri, paytak yürüyüşü ile hepimizi neşelendirmeyi başaran ünlü oyuncu o gülümsemesinin arkasında koskocaman bir acı taşıyor.
Annesi Ermeni babası Rum bir aileden gelen oyuncunun asıl adının Adela olduğunu birçok insan bilmiyor. 1930 yılında dünyaya gelen Adile Naşit, dedesi ve anneannesi de dahil olmak üzere tüm ailesi de oyuncu olduğu için her zaman tiyatro ve sinemaya ilgi duyuyor ve aslında mesleğiyle birlikte doğuyor. Daha 14 yaşındayken eğitim hayatını sonlandırarak kendini oyunculuğa adıyor. İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu’nda kendini gösteren Adile Naşit sonu gelmeyen enerjisi ile herkesi kendine hayran bırakıyor. Zamanla sinemaya da merak salan Adile Naşit 20 yaşındayken evleniyor ve bir oğlu oluyor. Fakat anne rolüyle gönüllere taht kuran ünlü oyuncu daha küçük bir çocukken kendi oğlunu kaybediyor ve oyunculuk hayatı boyunca oynadığı karakter tabiri caizse acısına tuz basıyor.
1976 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazanan ünlü oyuncunun zamansız ve ölümsüz başarısı kanıtlanmış oluyor. Tüm kariyeri boyunca sayısız sinema filminde oynayan, pek çok tiyatro turnesine katılan Adile Naşit kariyerinin en zirve noktasında amansız kanser hastalığına yakalanıyor ve daha 58 yaşındayken hayatını kaybederek Türk sinemasında çok büyük bir boşluk bırakıyor.
