İstanbul’un Avrupa yakasında, merkezi denilebilecek bir konumda bulunan Arnavutköy, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde de Sazlıdere Barajı bulunan bir ilçe. 2008 yılında ilçe statüsü kazanan bu yerleşim yeri, ev sahipliği yaptığı ormanlık alanlar sebebiyle “İstanbul’un ciğerleri” olarak da nitelendiriliyor. Avrupa yakasındaki yüzölçümü en büyük ilçelerden biri olma unvanına da sahip olan Arnavutköy, yaklaşık 506,5 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. İlçe sınırları içinde hem Durusu Gölü hem de Sazlıdere Barajı bulunduğu için, Arnavutköy sahip olduğu su kaynakları sayesinde de kentteki diğer birçok ilçenin önünde yer alıyor.
Arnavutköy İstanbul sakinlerinin bahar ve yaz aylarında, özellikle de hafta sonlarında yoğun ilgi gösterdiği bir yer. Çünkü sınırları içinde ormanlık arazilerin yanı sıra; çok sayıda yeşil alan, piknik alanı, mesire yeri ve gölet bulunuyor. Ağırlıklı olarak günübirlik turizm faaliyetleri için son derece cazip bir ortam sunan bu doğal alanlar, İstanbul’un turizmine de önemli katkılar sağlıyor. İlçe sınırları içinde bir adet arkeolojik sit alanı da mevcut.
Arnavutköy sınırları içinde tespit edilen en eski yerleşim birimi, Filiboz Viranlığı ya da Filiboz Çiftliği olarak da adlandırılan antik Filiboz kenti. Ayrıca, Terkos da denen Durusu semtinin de tarihçesinin yaklaşık bin yıl öncesine dayandığı biliniyor. Terkos’un bulunduğu bölge asırlardır geniş orman arazilerine ev sahipliği yaptığı için, hem Bizans hem de Osmanlı Devleti hükümdarlığı sırasında bir av merkezi olarak kullanılmış. Keza Terkos Gölü’nün kenarına Bizans İmparatorluğu’nun inşa ettiği Trikos Kalesi de bu dönemde kentin ön savunma hatlarından birini oluşturuyormuş. Bu kale bir dönem Cenevizliler tarafından alınmış. 1452 yılında da Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiş.
Arnavutköy’de hâlen gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen antik Filiboz kenti ve keşfedilmeye değer birçok tarihi eser bulunuyor. Ancak ilçenin özellikle doğa tutkunları için oldukça ilgi çekici bir destinasyon oluşturduğunu vurgulamak gerek. Su sporları ve trekking aktiviteleri ile sağlık turizmi ve ekolojik turizm açısından yüksek potansiyel taşıyan Arnavutköy, sizin de kent sınırlarından çıkmadan doğayla iç içe bir gün geçirmek için bir sonraki adresiniz olabilir.
Tarihi Yapılar ve Mimari: Arnavutköy, Osmanlı döneminden kalma tarihi ahşap evleri ve dar sokakları ile bilinir. Bu bölgedeki mimari, semtin otantik ve tarihi atmosferini korumasına yardımcı oluyor. Ziyaretçiler, bu tarihi yapıları keşfederken, İstanbul'un geçmiş zamanlardaki halini hissedebilirler.
Boğaz Manzarası: Arnavutköy, Boğaziçi'nin en güzel manzaralarından birine sahiptir. Semtin sahil şeridi boyunca yürüyüş yapmak, kafelerde oturup Boğaz'ı izlemek, birçok ziyaretçi ve yerli için popüler bir aktivitedir. Özellikle gün batımı sırasında, manzara kartpostallık görüntüler sunar.
Balık Restoranları ve Kafeler: Arnavutköy, taze balık ve deniz ürünleri sunan restoranları ile ünlüdür. Ayrıca, semtteki kafeler ve pastaneler, ziyaretçilere keyifli mola verme imkanı sunar. Boğaz kenarındaki restoranlar, hem lezzetli yemekler hem de muhteşem manzara eşliğinde yemek yeme fırsatı sağlar.
Yürüyüş ve Bisiklet Yolları: Sahil boyunca uzanan yürüyüş ve bisiklet yolları, Arnavutköy'de aktif bir gün geçirmek isteyenler için idealdir. Ziyaretçiler, Boğaz'ın kıyısında yürüyerek veya bisiklet sürerek, İstanbul'un bu özel bölgesinin keyfini çıkarabilirler.
Kültürel Etkinlikler ve Sanat: Arnavutköy, zaman zaman sanat galerileri, sergiler ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapar. Bu tür etkinlikler, semtin kültürel yaşamını zenginleştirir ve ziyaretçilere farklı deneyimler sunar.
Turistik açıdan Arnavutköy, İstanbul'un hem tarihi hem de doğal güzelliklerini bir arada sunan nadir semtlerinden biri olarak kabul edilir. Hem yerli hem de yabancı turistler için keyifli bir keşif noktasıdır. Ancak, semtin son dönemlerdeki turistik popülaritesine ilişkin güncel yorumlar ve değerlendirmeler için seyahat siteleri, bloglar ve sosyal medya platformlarındaki güncel yazılara ve kullanıcı yorumlarına bakmak faydalı olabilir.