İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin Boğaz kıyısında yer alan semtlerinden biri olan Tophane, kentin tarihçe bakımından en köklü yerleşim yerlerinden birini oluşturuyor. Semtin ismi, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmenin ardından, 1455 yılında Tersane-i Amire olarak adlandırılan Haliç’i ve 1460 yılında Tophane-i Amire’yi bu bölgede kurmasından geliyor. İstanbul’da atılan ilk sanayi adımı olarak da nitelendirebileceğimiz bu hareket sayesinde, Tophane ve çevresi çok erken dönemde gelişme göstermiş. Hatta genel anlamda bu bölgeyi, kentin en köklü sanayi bölgelerinden biri olarak da tanımlayabiliriz.
Tophane İstanbul’un fethinden önce bir iskan bölgesi değilmiş. Bazı kaynaklar bölgenin ormanlık alanlardan oluştuğunu, bazıları da kırlık ve bahçelik arazilerle kaplı olduğunu söylüyor. Ancak Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girdikten sonra o kadar hızlı gelişme göstermiş ki, günümüzde çok önemli kültürel ve tarihi miraslara ev sahipliği yapıyor.
Sayısız farklı İstanbul gravüründe de yer alan Tophane, son yıllarda çeşitli restorasyon ve bakım çalışmalarına sahne oluyor. Bu sayede bir süredir etkisi altında olduğu bakımsızlığı da yavaş yavaş üstünden atmaya başladığını söyleyebiliriz. Karaköy ve Dolmabahçe arasında kalan bu tarihi semt, Dolmabahçe Sarayı’na da çok yakın bir konumda olması sebebiyle padişahlar tarafından da çok sık ziyaret edilirmiş. 20. yüzyıl boyunca da limana yakın olduğu için kuru yük depolarına ev sahipliği yapmaya başlamış. Söz konusu depolardan biri, günümüzde İstanbul Modern Sanat Galerisi olarak ziyaretçilerine ağırlıyor. Bir zamanlar ismi İstanbul kabadayılarıyla özdeşleşmiş olan Tophane’de artık kültür ve sanat etkinlikleri boy gösteriyor.
Tophane sınırları içinde yakından incelemek isteyebileceğiniz birçok tarihi yapı da mevcut. Kılıç Ali Paşa Camii, Tophane Çeşmesi, Tophane-i Amirane Binası, Nusretiye Camii ve Molla Çelebi Camii söz konusu yapıların başında geliyor.