nerdeneredenerdenerede

Cunda Gezilecek Yerler: Cunda’da Gezilecek 10 Yer

Cunda Gezilecek Yerler: Cunda’da Gezilecek 10 Yer
Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı yirmi iki adadan biri olan Cunda Adası, diğer ismiyle Alibey Adası; en hareketli günlerinde bile ziyaretçilerine huzur ve keyif dolu bir atmosfer sunuyor. Zengin mutfağı, Türk ve Rum kültürlerinin iç içe geçtiği tarihi geçmişi, taş evleri ve birbirinden etkileyici doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor. Peki, Cunda Adası’nda gezilecek yerler dendiğinde akla ilk olarak hangi duraklar geliyor? Sizin için Cunda’da görmeden dönmemeniz gereken yerleri listeledik.

Ayvalık Adaları’nın en büyüğü olan Cunda Adası, aynı zamanda bu adalar içinde yerleşimin bulunduğu tek yer. Biz bu büyüleyici adayı genellikle Cunda ismiyle ansak da aslında günümüzdeki ismi Alibey Adası. Bu isim, Yarbay Ali Çetinkaya’dan geliyor. Kurtuluş Savaşı başladığında padişah orduya Yunanlılara teslim olma emri vermiş. Yarbay Ali Çetinkaya ise bu emre uymayarak Yunan ordularına karşı silahlı mücadele başlatan ilk birliğin kumandanıymış. Böylelikle Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, geçmişte Cunda olarak adlandırılan bu adanın ismi de Alibey olarak değiştirilmiş. Ancak alışkanlıktan olsa gerek, günümüzde Cunda ismi hâlen daha yaygın olarak kullanılıyor.

Kurtuluş Savaşı’ndan önce, Cunda Ege Denizi’ndeki sevimli bir Rum kasabasıymış. Ancak mübadele yıllarında, yani 1920’lerde; burada yaşayan Rum nüfusla Girit’te yaşayan Müslümanlar mübadele edilmiş. Nüfus değiş tokuşu olarak da adlandırabileceğimiz bu karar sonucunda 1923 yılında zorunlu göç başlamış. Böylece adada hâlihazırda var olan Rum kültürü, Girit’ten ve Midilli’den Müslümanların gelişiyle daha da zenginleşmiş. Keza Cunda’nın Girit mutfağıyla ünlü olması da bu yüzden. Gastronomi turizminin en önemli noktalarından biri olarak görülen Cunda, hâlen farklı kültürleri bir arada yaşatıyor.

“Bir tatlı huzur almaya geldim.” temalı bir Ege tatiline çıkmayı düşünüyorsanız Cunda’nın sizi hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olabilirsiniz. Türk ve Rum kültürlerinin harmanlandığı bu yemyeşil ada, en kalabalık yaz sezonunda bile huzur dolu atmosferinden bir şey kaybetmiyor. Girit mutfağının en özel lezzetleri, Arnavut kaldırımlı dar sokaklar, o sokaklarda yan yana sıralanan tarihi taş konaklar, caddelere yayılan anason ve deniz kokusu, taptaze balıklar, lezzetli mezeler, yemyeşil koylar, tertemiz plajlar… Cunda yüzölçümü bakımından küçük olabilir ama içinde sayısız cevher barındırıyor.

Cunda’da Alaçatı’da ya da Bodrum’da karşılaştığınız parti havası yok. Birbirinden güzel plajlar var ama beach club’lara rastlamıyorsunuz. Keyifle içkinizi yudumlayabileceğiniz bar seçenekleri çok ama gece kulüpleri yok. Bu nedenle başlarken de belirttiğimiz gibi; Cunda safi huzur, doğa ve dinginlik arayanlara hitap ediyor. Özellikle bayram ve sömestr gibi kalabalık dönemler yerine sezon başında ya da sonunda Cunda’ya giderseniz, sizi harika bir ortam karşılıyor. Mübadele tarihine, gurme lezzetlere ve tarih kokan sokaklara ilgi duyuyorsanız; rotanızı en kısa sürede Cunda’ya çevirmemeniz için hiçbir sebep yok. Peki, yolunuz bu keyifli adaya düştüğünde nereleri gezebilirsiniz? Gelin, Cunda’da görmeden dönmemeniz gereken on farklı yeri daha yakından inceleyelim.

1. Aşıklar Tepesi

Aşıklar Tepesi

Yolunuz Cunda Adası’na düştüyse hem adanın müthiş atmosferini hem de göz alıcı manzaralarını seyre dalmak için gitmeniz gereken yer, kesinlikle Aşıklar Tepesi. Ada merkezinden hem araçla hem de yürüyerek ulaşım...

Cunda’nın müthiş manzarasını ayaklarınızın altına seren Aşıklar Tepesi, adanın en önemli turistik duraklarına da ev sahipliği yapıyor. Hem Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı, hem de Cunda’nın hâlen ayakta kalmayı başaran yel değirmenleri bu tepede. Aşıklar Tepesi’ne ada merkezinden araçla ulaşım sağlamak da mümkün. Ancak bu yol dar ve dik olduğu için, ziyaretçiler genellikle tepeye kadar yürüyüş yapmayı tercih ediyor. Yürüyüş yolu da son derece keyifli. Tarihi sokaklardan geçerek antikacıları, fırınları ve birbirinden sevimli dükkanları geçiyor; böylece Aşıklar Tepesi’nin büyüleyici manzarasına ulaşıyorsunuz. Özellikle gün batımını izlemenin keyfi, bu tepede bambaşka oluyor.

2. Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı

Alibey Adası olarak da adlandırılan Cunda Adası’nın turistik bakımdan en çok ilgi gören noktasının Aşıklar Tepesi olduğunu söylemek mümkün. Adanın ve uçsuz bucaksız denizin müthiş manzarasını ayaklarınızın altına seren bu...

Aşıklar Tepesi’ndeki Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı, tarihi bir yel değirmeninin ve kilisenin restore edilmesi sonucunda halkın hizmetine açılmış. Kesme taş ve tuğladan inşa edilen bu kilise, geçmişte Agios Yannis Kilisesi olarak adlandırılıyormuş. 17. ve 18. yüzyıllarda Hristiyanlar için çok değerli bir ibadethane olsa da mübadelenin ardından önemini kaybetmiş. Yıllar boyu atıl halde kaldıktan sonra Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore edilmiş. Böylelikle ortaya Emekli Büyükelçi Necdet Kent'in ve eşinin ismini taşıyan Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı çıkmış. Kütüphanenin içindeki kitapların büyük çoğunluğu, doğrudan Necdet Kent’e ait. Kütüphanede hem hediyelik eşyalar satan küçük bir dükkan, hem de kafeterya bölümleri mevcut. Böylelikle Aşıklar Tepesi’ni ziyaret ettiğinizde keyifle çayınızı ya da kahvenizi yudumlayabiliyor, dilerseniz okumak için bir kitap seçebiliyor veya hediyelik eşyalar satın alabiliyorsunuz.

3. Cunda Taksiyarhis Rahmi M. Koç Müzesi

Cunda Taksiyarhis Rahmi M. Koç Müzesi

Alibey Adası’nın, daha yaygın ismiyle Cunda Adası’nın turistik açıdan en popüler duraklarından biri, Cunda Taksiyarhis Rahmi M. Koç Müzesi. Günümüzde müze olarak ziyaretçilerini ağırlayan bu yapı, 1873 yılında Rum Ortodoks...

Cunda’daki birbirinden değerli tarihi yapıların zamana yenik düşmesine gönlü razı olmayan Rahmi Koç, adanın ünlü Taksiyarhis Kilisesi’nin de restore edilmesini sağlamış. 1873 yılında Rum Ortodoks cemaati tarafından inşa edilen bu kilise, ismini Koruyucu Baş Melekler Cebrail ve Mikail’den almış. Neo klasik mimarinin etkileyici bir örneğini sergileyen kilisenin geçirdiği ilk dönüşüm 1927-1928 yılları arasında gerçekleşmiş. Bu dönemde minaresiz bir camiye dönüştürülen Taksiyarhis Kilisesi, 1944’te yaşanan deprem sonucunda büyük hasar görerek kaderine terk edilmiş.

2011 yılında Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı bu köklü yapıyı hayata döndürmek için kapsamlı bir çalışma başlatmış. Böylelikle 2014 yılında Cunda Taksiyarhis Rahmi M. Koç Müzesi açılmış. Ağırlıklı olarak oyuncakların ve antika araçların sergilendiği bu müze, günümüzde Cunda’nın turistik açıdan en popüler durakları arasında yer alıyor.

4. Ortunç Koyu

Ortunç Koyu

Kuzey Ege’nin en gözde ve bakir tatil destinasyonlarından biri olan Cunda Adası, doğal güzellikleri bakımından birbiriyle yarışan birçok adrese de ev sahipliği yapıyor. İsmini, içinde bulunan Ortunç Hotel’den alan Ortunç...

Milli park sınırları içinde kalan Ortunç Koyu, Cunda’nın tek mavi bayraklı plajı olma unvanına sahip. Haliyle koya adım attığınız andan itibaren sizi mavinin ve yeşilin en güzel tonlarıyla bezeli büyüleyici bir ortam karşılıyor. Özellikle yaz sezonunda çok kalabalık olabilen Ortunç Koyu, dalış ve kamp aktiviteleri için de son derece uygun bir adres. Koyun çevresinde hem kamping hem de otel işletmeleri bulunuyor. Bu sayede arzu eden ziyaretçiler koyda gönüllerince konaklayabiliyor.

5. Patriça Koyu

Patriça Koyu

Cunda Adası, bozulmamış tarihi yapısı ve büyüleyici doğası ile şehrin gürültüsünden ve keşmekeşinden sıkılanlar için harika bir tatil destinasyonu. Ancak yolunuz Cunda’ya düştüyse ve burada daha da sessiz ve sakin...

Ortunç Koyu’nu tenha bir atmosferde ziyaret etmek, Cunda’nın turist akınına uğradığı dönemlerde pek mümkün değil. Bu nedenle eğer mümkün olduğunca sessiz, sakin ve yapılaşmadan uzak bir koyu tercih ediyorsanız; sizin için doğru adres Patriça Koyu. Adanın kuzeyinde bulunan ve ismini terk edilmiş bir Rum köyü olan Pateriça’dan alan bu koy, büyüleyici doğal güzelliklere ev sahipliği yapıyor. Burada yapılaşma yasak olduğu için, konaklama işletmeleriyle karşılaşmıyorsunuz. Üstelik, Kuzey Ege’nin soğuğuyla meşhur olan denizi, Patriça Koyu’na uğramıyor. Koyun denizi hem sığ hem de ılık. Bu sayede çocuklu aileler de burada rahatlıkla denize girebiliyor. Koyda bulunan tesislerden de şezlong, şemsiye ve yeme içme ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz.

6. Ayışığı Manastırı

Ayışığı Manastırı

Cunda (Alibey) Adası’nın en ünlü tarihi yapılarından biri olan Ayışığı Manastırı, adanın kuzey tarafında kalan Patriçe Yarımadası’nın en uç noktasında konumlanıyor. Dik bir yamacın üzerinde ve deniz seviyesinden 299 metre...

Pateriça Yarımadası’nın en uç noktasında bulunan Ayışığı Manastırı’nın tam olarak hangi yılda inşa edildiği hâlen tam olarak bilinmiyor. Ancak manastırın üzerindeki yazılara bakılırsa, inşa tarihinin 1795 olması muhtemel. Ayışığı Manastırı, zeytin tevziatı zamanında Katerinli Fahrettin Bey’in özel mülkünün sınırları içinde kalıyormuş. Bu sayede hem bu dönemde belirli aralıklarla bakım görmüş, hem de harap edilme riskinden kurtulmuş. Ne var ki, Katerinli Fahrettin Bey’in vefatının ardından manastıra gelen defineciler, bu tarihi yapıya çok ciddi zararlar vermiş. Bu nedenle günümüzde, manastırın büyük bir kısmı yıkık durumda. Ancak ondan geriye kalanlar da Cunda’nın göz alıcı doğasıyla buluştuğunda son derece etkileyici bir görünüme kavuşuyor.

7. Cunda Taş Kahve

Cunda Adası’nda geçirdiğiniz süre boyunca ziyaret edebileceğiniz çok sayıda ve her biri birbirinden popüler restoran ve kafe seçenekleri var. Ancak bunların arasında, çok uzun yıllara uzanan tarihi geçmişiyle dikkat çeken...

Cunda’da hem lezzet hem de hizmet kalitesi bakımından çok başarılı bulunan sayısız farklı restoran ve kafe seçeneği mevcut. Ancak sahip oldukları ün açısından karşılaştırdığımızda, bu işletmeler arasında Taş Kahve’nin ön plana çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Sahil kıyısında bulunan Taş Kahve’nin tarihçesi 1885 yılına kadar uzanıyor. Taş Kahve bu tarihte ilk olarak Girit’te açılmış. Babasıyla birlikte işletmenin sahibi olan Giritli Hüseyin Bey, yıllar boyu bu mekana gözü gibi bakmış.

19. yüzyıl sonlarında Girit’te yaşayan Müslümanlar için göçten başka çare kalmayınca, Giritli Hüseyin Bey de 1923 yılında Cunda’ya yerleşmiş. 1927 yılında da Taş Kahve’ye günümüzde ev sahipliği yapan binayı satın almış ve bu köklü işletmenin öyküsü yeniden başlamış. Taş Kahve, taş işçiliği ve büyük vitraylı pencereleriyle ziyaretçilerini büyüleyen bir görünüme sahip. Hâlen Hüseyin Bey’in ailesi tarafından işletilen bu mekan; başta sakızlı Türk kahvesi olmak üzere sunduğu tüm tatların lezzetiyle ünlü. Cunda’nın kendine has tarihi atmosferini de müthiş bir şekilde yansıtan bu mekana siz de mutlaka uğramalısınız. Yolunuz buraya düşmüşken Ayvalık tostunu ve sakızlı dondurmayı da denemenizi şiddetle tavsiye ederiz.

8. Sahil Çarşısı

Sahil Çarşısı

Kuzey Ege’nin en gözde tatil destinasyonlarından biri olan Cunda Adası, diğer ismiyle Alibey Adası; doğal güzelliklerin içinde huzur ve keyif dolu bir tatil geçirmek isteyenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir...

Cunda tatilinizden hediyelik eşyalarla ya da yöresel ürünlerle dönmek istiyorsanız Sahil Çarşısı mutlaka gezilecek yerler listenizde olmalı. Çarşıda takılar, kıyafetler ve çeşitli tekstil ürünleri de satılıyor. Özellikle hakiki ve lezzetli zeytinyağı arıyorsanız Sahil Çarşısı’nın sizi hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olabilirsiniz. Yeri gelmişken hatırlatalım: Yöresel ürünler satın almak istiyorsanız Cunda’nın cumartesi günleri kurulan pazarına da mutlaka uğrayın.

9. Tımarhane Adası (Taşlı Manastır)

Tımarhane Adası (Taşlı Manastır)

Ayvalık sınırlarında bulunan Çamlık Koyu’nun sonlarında yer alan ve Şeytan Sofrası’nın da eteklerinde bulunan Tımarhane Adası, yolu Ayvalık’a ya da doğrudan Cunda Adası’na düşen birçok kişinin dikkatini çeken bir destinasyon....

Şeytan Sofrası’nın eteklerine yayılan ve Çamlık Koyu’nun sonunda konumlanan Tımarhane Adası, ev sahipliği yaptığı Taşlı Manastır’ın ismiyle de anılıyor. Tımarhane Adası’nda günümüzden yaklaşık yetmiş yıl öncesine kadar bir psikoterapi merkezi bulunuyormuş. Pek de nazik olmayan ismini de buradan alıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise ruhsal bozuklukları olan kişilerin, “akıllarının başlarına gelmesi için” bu adaya bırakıldığı söyleniyor. Tımarhane Adası, ilginç formlu kayalıklarla çevrili. Kayalıkların yapısı, rüzgarlı günlerde adanın olduğu noktadan uğultular gelmesine neden oluyor. Haliyle adaya ilişkin efsaneler de yıllardır kulaktan kulağa yayılıyor.

10. Anelemmatik Güneş Saati

Alibey Adası olarak da adlandırılan Cunda Adası’nda, ziyaret edebileceğiniz birçok turistik durak var. Bunlardan biri de sizi sahil kıyısındaki taş kaldırımların üzerinde bekleyen anelemmatik güneş saati. Bölgedeki tek anelemmatik güneş...

Cunda sahilinde gezerken karşınıza, taş kaldırımların üzerine çizilmiş bir saat çıkacak. İşte bu saat, Ayvalık Belediyesi tarafından Cundalı Erol lakabıyla da tanınan Ahmet Erol Keskin’in anısına yapılmış olan anelemmatik güneş saati. Bu bilimsel ve yanılma payı olmayan saat sayesinde günün hangi zaman diliminde olduğunuzu görebiliyorsunuz. Yapmanız gereken tek şey, saatin yılın on iki ayının yazılı olduğu levhasını baz alarak bulunduğunuz ayın noktasında durmak. Böylece gölgeniz saat rakamlarının olduğu bölüme düşüyor ve size doğru sonucu gösteriyor. Saatin hemen yanında, nasıl kullanılacağına dair detaylı bilgiler içeren bir tabela da mevcut. Anelemmatik güneş saati hem yerli hem de yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görüyor.

Ege Ertan Yazar
20.04.2022
İlgili İçerikler

Evlilik hazırlıklarıyla geçen süreç, hayatınızın en yoğun ve koşuşturmacalı geçen dönemlerinden biri olabilir. Her şey tamamen yolunda gitse bile ara...

Size uçsuz bucaksız bir deniz manzarasını, buram buram tarih kokan bir atmosferi, sayfiye yerlerine özgü o dingin ortamı ve bol...

Benzer İçerikler

Dünyanın en büyüleyici, ilginç ve sıra dışı kentlerinden biri olan İstanbul, bildiğiniz üzere Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlıyor. Kentin...

Coğrafi konumu ve ev sahipliği yaptığı değerler bakımından yalnızca ülkemizin değil, dünyanın da en önemli şehirlerinden biri olarak görülen İstanbul;...

Her anlamda metropol olmanın hakkını sonuna kadar veren İstanbul’da gezilecek yerler listesini tamamlamak için belki aylar yetmez. Hatta İstanbul’u baştan...

Şehrin gürültüsü, karmaşası ve telaşı bazen insanı gerçekten çok yoruyor. Öyle hızlı bir tempoda yaşıyoruz ki, bazen yorulduğumuzun bile farkına...

Kentin boğucu atmosferinden uzaklaşmak, doğayla baş başa kalmak ve biraz kafa dinlemek için keyifli bir kamp tatiline çıkmaya ne dersiniz?...